Aile içinde kadına şiddet özel alan sorunu mu?
Ankara – Günde en az beş kadının öldürüldüğü Türkiye’de, kadına yönelik şiddet yaşamın her alanında kendini gösterirken, devlet yürüttüğü politikalarla kadın düşmanlığını bir kez daha gözler önüne seriyor. Kadın Dayanışma Vakfı çalışanı Kahya, devlet eliyle meşrulaştırılan aile içi şiddetin özel alan sorunu olmadığını vurgulayarak, “Aile içinde kadına yönelik şiddet toplumun bütünün sorunudur” dedi.ESP/Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) MYK üyesi Fadime Çelebi ise, her geçen gün yayılan şiddete ve şiddet karşısında örgütlenmek gerektiğini söyledi.Kadına yönelik şiddet erkek egemen ikidar tarafından beslenerek devam ediyor. Doğduğu andan itibaren ayrımcılığa maruz kalan kadınların, en yakınları, en güvendikleri insanlar tarafından eğitim hakkı elinden alınıyor, yetmiyor zorla evlendiriliyor, o da yetmiyor şiddet görüyor, öldürülüyor. Çok sayıda faktörün, aile içinde kadına uygulanan şiddeti ortaya çıkardığı, beslediği ve meşrulaştırdığı görülüyor.ŞİDDET EVDE, AİLEDE, ‘SICAK YUVA’DA ERKEK TEKELİNDE
ANF’ye konuşan Kadın Dayanışma Vakfı çalışanı Latife Kahya, genel olarak toplumda şiddetin nedeninin yoksulluk ve en çok da eğitim eksikliği olarak tanımlandığına dikkat çekerek, “Oysa şiddetin kökeninde patriarkal/erkek egemen sistem ve erkeklerin bundan sağladığı maddi çıkar vardır” dedi. Kahya, “Şiddet her gün üstümüze geliyor. Neredeyse tüm kadınlarda bir köşeye sıkıştırılmış hissi yaratıyor” ifadesini kullandı. Kadına yönelik erkek şiddetinin sadece evde, ailede yani sadece özel alanda değil, yaşamın her alanında ortaya çıktığına dikkat çeken Kahya, gözaltında yaşanan taciz, tecavüzlere dikkat çekti. AİLE İÇİNDE KADINA YÖNELİK ŞİDDET ÖZEL ALAN SORUNU MUDUR? Kahya, aile içi şiddet bireysel bir durum olmadığını ve örgütlü bir biçimde toplumun bütününe yayıldığını ve bunun içselleştirildiğini ifade ederek şöyle konuştu: “Aile içinde erkek şiddet bir kontrol mekanizmasıdır. Aynı zamanda güç gösterme ve cezalandırma yöntemidir. Erkekleri ve kadınları belirlediği toplumsal roller içine hapseden cinsiyetçi sistemden, kadınların payına bolca ‘namus’, edep, haya, vefakar eş, evliliğin kölesi, saçlarını süpürge eden anne rolleri düşüyor. Erkeklere ise güçlülük, delikanlılık, ‘namus’ bekçiliği düşüyor. Erkeğin ailede ya da sevgililik ilişkisi içerisinde kadına uyguladığı şiddetin, özel alana yani kamusal alanın dışına ait olduğu ve üçüncü kişilerin, kamu kurumlarının ve yasa koyucuların yetki alanının içine girmediği yaklaşımıyla aile içinde kadına yönelik şiddet özel alan sorunu haline getiriliyor ve meşrulaştırılıyor. Bu özel alan sorunu değildir, aile içinde kadına yönelik şiddet toplumun bütünün sorunudur.” Kahya, devletin çıkarmaya çalıştığı reformlarla, yasalarla birlikte erkek egemenliğini yeniden üreterek erkeklere ‘öldür’ dediğine vurgu yaparak, “Bedenlerimizin ve hayatlarımızın tasarrufunu erkeklere bırakan erkek egemen sistem nedeniyle öldürülmek için başka şeylere ihtiyaç yok, kadın olmak yeterli” dedi. ŞİKÂYETLER NEREYE YAPILMALI, YASA NASIL UYGULATILIR? Kahya, birçok kadın şiddeti sadece fiziksel şiddet olarak tanımlasa da, kadının toplumdaki ikincil konumuna, cinsiyete dayalı her türlü eylem şiddet kapsamında olduğunu vurgulayarak ve yine birçok kadının maruz kaldığı şiddet karşısında ne yapacağı konusunda bilgi sahibi olmadığının da altını çizdi. Şiddete maruz kalan kadınların, kadın örgütlerine başvurabileceğini ve örgütlerin kadınlara bu konuda yardımcı olacağını belirten Kahya, yapılması gerekenleri ise şöyle özetledi: “Şiddete maruz kalan kadınlar, sözlü olarak karakola, dilekçe ile savcılığa veya aile mahkemesine şikâyette bulunmalıdır. Yasal haklarında ısrar etmelidir. Fiziksel şiddete uğrayan bir kadın ise en yakın sağlık ocağı ya da hastaneye başvurarak rapor almalıdır. Polis merkezlerinde ya da jandarmada tutanak yazılmadan önce Adli Tıp Kurumu’na sevkinin yapılması ve başvuru yapılan kurumun alınan raporla birlikte evrakı Cumhuriyet Savcılığı’na göndermesi zorunludur. Vücuttaki izler kaybolmadan muayene olunması ise çok önemlidir.” BİR SIĞINAĞA GİTMEK İSTİYORSAK… Türkiye’de günde en az beş kadının öldürüldüğü ve bu kadınların birçoğunun ise evden uzaklaştırılan kocaları tarafından katledildiği gerçeği aslında kocanın evden uzaklaştırılmasının kadını korumaya yönelik etkin bir yöntem olmadığını ve devletin kadın düşmanlığını gözler bir kez daha gözler önüne seriyor. Kadın Dayanışma Vakfı çalışanı Latife Kahya, şiddete maruz kalan kadınlar bir sığınağa gitmek istiyorsa bulunduğu ildeki Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne başvurarak yaşadıklarını anlatıp sığınak talebini dile getirmesi gerektiğini belirtti. Kahya, “Kadın da(ya)nışma merkezlerinden sığınakların danışma merkezlerinin adres ve telefonlarını istenebilir ve kadın da(ya)nışma merkezlerinden kadın hem kendisi hem de çocuğu için destek alabilir. Ayrıca birçok merkez hukuksal ve psikolojik destek de sağlamaktadır” diye kaydetti. SKM: DEVLET ŞİDDET GÖREN KADININ BEYANINI ESAS ALMALI Türkiye’de kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerine karşı birçok kadın kurumu mücadele ediyor. Kadınların şiddet karşısında ses çıkarması ise şiddetin görünür olmasında etkili oluyor. ESP/Sosyalist Kadın Meclisleri (SKM) MYK üyesi Fadime Çelebi ise, ANF’ye yaptığı değerlendirmede her geçen gün yayılan şiddete ve şiddet karşısında örgütlenmek gerektiğini ifade etti. Devletin şiddeti ciddiye almadığını ve erkek egemen zihniyetle kadın düşmanı politikalar yürüttüğünü söyledi. Şiddetin yasada suç sayılmasını, kadın dayanışma evlerinin açılmasını, şiddet gören kadınlara iş imkânı ve kreş imkânı yaratılması gerektiğini vurgulayan Çelebi, “Devlet, şiddet gören kadının beyanını esas almalıdır. ‘Sosyal devlet’ olgusunu yerine getirmelidir” dedi. Ekonomik olarak güçlenen kadının erkek şiddetine karşı direnişe geçeceğini ifade eden Çelebi, SKM olarak kendilerine başvuran kadınları, hukuksal ve siyasal anlamda haklarını göstererek yönlendirdiklerini, örgütlü mücadeleyi sunduklarını ve devletin görevini yapması konusunda devleti zorladıklarını belirtti. |